The Many Saınts Of Newark film afişine tıklayarak The Many Saınts Of Newark IMDB sayfasına ulaşabilirsiniz
•FİLMİN ADI : THE MANY SAINTS OF NEWARK
•YÖNETMEN : ALAN TAYLOR
•YAYIN TARİHİ : 1 EKİM 2021
•TÜR : SUÇ
•UZUNLUK : 120 DAKİKA
•IMDB : 6.3 / 10
FİLMİN KISA BİR ÖZETİ
The Many Saints of Newark, New Jersey’nin 1960’lı ve 70’li yıllarındaki çalkantılı döneminde geçen, aile bağları, sadakat, ihanet ve güç mücadelesi üzerine kurulu bir suç dramasıdır. Film, genç Tony Soprano’nun çevresindeki karmaşık dünyayı şekillendiren olaylara odaklanırken, aynı zamanda organize suçun yükselişiyle birlikte karakterlerin kişisel hayatlarındaki çatışmaları da işler. Atmosferi, dönem detayları ve güçlü karakter ilişkileriyle izleyiciyi hem dramatik hem de gerilim dolu bir yolculuğa çıkarır.
spoiler !!!
OLAYLARI DAHA DETAYLI ELE ALALIM
Film, 1960’lı yılların sonunda Newark, New Jersey’de başlıyor. O dönemde şehirde ciddi bir toplumsal çalkantı vardır; İtalyan-Amerikan mafyası ile Afro-Amerikan topluluklar arasında gerilim giderek artmaktadır. Hikâyenin merkezinde, genç Anthony “Tony” Soprano’nun çocukluk ve ilk gençlik yılları vardır. Ancak Tony’nin gözünden önce, asıl olarak ailesinin en güçlü ve karizmatik figürlerinden biri olan Richard “Dickie” Moltisanti’nin hikâyesi üzerinden olaylar şekillenir.
Dickie, hem ailesi hem de mahalle için önemli bir figürdür. Babası Dick Moltisanti, İtalya’dan genç ve güzel bir kadınla dönünce aile içi dengeler değişir. Dickie, üvey annesi olacak bu kadına karşı bastıramadığı bir çekim duyar ve zamanla aralarında yasaklı bir ilişki başlar. Bu durum, babasıyla olan ilişkisini de zedeler. Bir tartışma sonrası Dickie, öfkesine yenik düşerek babasını öldürür. Bu olay filmdeki en önemli dönüm noktalarından biridir, çünkü Dickie bundan sonra hem aile içinde hem de mafya çevresinde gücünü artırırken aynı zamanda büyük bir vicdan azabıyla yaşar.
Newark’taki ırk isyanları sırasında Afro-Amerikan karakter Harold McBrayer, kendi gücünü inşa etmek için harekete geçer. Başlangıçta Dickie’nin yanında olan Harold, zamanla bağımsız bir suç örgütü kurmaya yönelir. Bu, İtalyan mafyasıyla doğrudan bir çatışmaya dönüşür. Çatışmalar büyüdükçe şehrin sokakları kan gölüne döner. Dickie ile Harold arasındaki savaş, hem iş hem de kişisel düzeyde giderek sertleşir.
Tony Soprano, bu süreçte bir çocuk olarak sürekli çevresindeki şiddeti ve karmaşayı gözlemler. Annesi Livia’nın soğuk ve baskıcı tavrı, babası Johnny Boy’un sertliği, amcası Junior Soprano’nun hırsları ve Dickie’nin karizmatik varlığı, Tony’nin kişiliğini şekillendiren en önemli faktörler olur. Özellikle Dickie, Tony için bir idol gibidir; onun rehberliği altında büyür, hayata dair yönünü bulmaya çalışır. Tony, aslında sıradan bir hayat sürmek isterken, çevresindeki olaylar ve rol modelleri onu istemeden de olsa mafya yoluna iter.
Dickie’nin kişisel hayatı ise giderek kontrolden çıkar. Üvey annesiyle olan gizli ilişkisi karmaşık bir hâl alır; Harold’la olan savaşı daha da tehlikeli bir boyuta ulaşır. Üstelik kendi ailesi içinden gelen tehditler de büyür. Junior Soprano, Dickie’ye karşı uzun süredir içten içe kıskançlık duymaktadır. Özellikle bir aile toplantısında yaşanan küçük bir aşağılanma, Junior’ın kinini besler.
Filmin ilerleyen bölümlerinde Dickie, Harold ile olan kanlı savaşını sürdürürken aynı zamanda Tony ile daha fazla vakit geçirmek ister. Tony’ye futbol bursu kazanmasını, üniversiteye gitmesini, yani suç dünyasından uzak durmasını öğütler. Ancak kader, Tony’nin önüne sürekli farklı yollar çıkarır. Dickie, Tony için iyi bir mentor olmak istese de kendi günahları ve şiddet dolu yaşamı bu rolü sürekli gölgeler.
Sonlara doğru film büyük bir kırılma noktası yaşatır: Dickie Moltisanti, beklenmedik bir şekilde öldürülür. İlk bakışta bu ölüm Harold’ın işiymiş gibi görünse de aslında perde arkasında Junior Soprano vardır. Dickie’ye karşı içinde biriktirdiği kıskançlık ve nefret sonunda suikast emrini vermesine yol açar. Tony, akıl hocası ve rol modeli olan Dickie’yi kaybetmenin büyük şokunu yaşar. Cenazede yaşanan sahneler, Tony’nin ruh dünyasındaki kırılmayı net bir şekilde gösterir.
Film, Tony Soprano’nun ileride nasıl bir lider olacağının tohumlarını atan sahnelerle sona erer. Dickie’nin ölümünden sonra Tony, onun yolunu takip etme eğilimine girer. Böylece The Sopranos dizisinde izlediğimiz Tony Soprano’nun yükselişine giden karanlık yolun başlangıcı gözler önüne serilir.
Dickie, hem ailesi hem de mahalle için önemli bir figürdür. Babası Dick Moltisanti, İtalya’dan genç ve güzel bir kadınla dönünce aile içi dengeler değişir. Dickie, üvey annesi olacak bu kadına karşı bastıramadığı bir çekim duyar ve zamanla aralarında yasaklı bir ilişki başlar. Bu durum, babasıyla olan ilişkisini de zedeler. Bir tartışma sonrası Dickie, öfkesine yenik düşerek babasını öldürür. Bu olay filmdeki en önemli dönüm noktalarından biridir, çünkü Dickie bundan sonra hem aile içinde hem de mafya çevresinde gücünü artırırken aynı zamanda büyük bir vicdan azabıyla yaşar.
Newark’taki ırk isyanları sırasında Afro-Amerikan karakter Harold McBrayer, kendi gücünü inşa etmek için harekete geçer. Başlangıçta Dickie’nin yanında olan Harold, zamanla bağımsız bir suç örgütü kurmaya yönelir. Bu, İtalyan mafyasıyla doğrudan bir çatışmaya dönüşür. Çatışmalar büyüdükçe şehrin sokakları kan gölüne döner. Dickie ile Harold arasındaki savaş, hem iş hem de kişisel düzeyde giderek sertleşir.
Tony Soprano, bu süreçte bir çocuk olarak sürekli çevresindeki şiddeti ve karmaşayı gözlemler. Annesi Livia’nın soğuk ve baskıcı tavrı, babası Johnny Boy’un sertliği, amcası Junior Soprano’nun hırsları ve Dickie’nin karizmatik varlığı, Tony’nin kişiliğini şekillendiren en önemli faktörler olur. Özellikle Dickie, Tony için bir idol gibidir; onun rehberliği altında büyür, hayata dair yönünü bulmaya çalışır. Tony, aslında sıradan bir hayat sürmek isterken, çevresindeki olaylar ve rol modelleri onu istemeden de olsa mafya yoluna iter.
Dickie’nin kişisel hayatı ise giderek kontrolden çıkar. Üvey annesiyle olan gizli ilişkisi karmaşık bir hâl alır; Harold’la olan savaşı daha da tehlikeli bir boyuta ulaşır. Üstelik kendi ailesi içinden gelen tehditler de büyür. Junior Soprano, Dickie’ye karşı uzun süredir içten içe kıskançlık duymaktadır. Özellikle bir aile toplantısında yaşanan küçük bir aşağılanma, Junior’ın kinini besler.
Filmin ilerleyen bölümlerinde Dickie, Harold ile olan kanlı savaşını sürdürürken aynı zamanda Tony ile daha fazla vakit geçirmek ister. Tony’ye futbol bursu kazanmasını, üniversiteye gitmesini, yani suç dünyasından uzak durmasını öğütler. Ancak kader, Tony’nin önüne sürekli farklı yollar çıkarır. Dickie, Tony için iyi bir mentor olmak istese de kendi günahları ve şiddet dolu yaşamı bu rolü sürekli gölgeler.
Sonlara doğru film büyük bir kırılma noktası yaşatır: Dickie Moltisanti, beklenmedik bir şekilde öldürülür. İlk bakışta bu ölüm Harold’ın işiymiş gibi görünse de aslında perde arkasında Junior Soprano vardır. Dickie’ye karşı içinde biriktirdiği kıskançlık ve nefret sonunda suikast emrini vermesine yol açar. Tony, akıl hocası ve rol modeli olan Dickie’yi kaybetmenin büyük şokunu yaşar. Cenazede yaşanan sahneler, Tony’nin ruh dünyasındaki kırılmayı net bir şekilde gösterir.
Film, Tony Soprano’nun ileride nasıl bir lider olacağının tohumlarını atan sahnelerle sona erer. Dickie’nin ölümünden sonra Tony, onun yolunu takip etme eğilimine girer. Böylece The Sopranos dizisinde izlediğimiz Tony Soprano’nun yükselişine giden karanlık yolun başlangıcı gözler önüne serilir.
FRAGMAN

Yorumlar
Yorum Gönder